Amerika Yazıları 2- Efsunkar Hürriyet
26-09-2020
2247 görüntülenme
BAYRAM KARA
Amerika Yazıları 2- Efsunkar Hürriyet
Amerika’da başkanlık seçimleri yaklaşırken adayların birbirlerine karşı kullanmış oldukları dil kızışmaya başlamış durumda. Seçim günü ve sonrası bu dilin soğumasını beklemek iyimser bir tablo çizmek olacaktır.
Trump demokratların yıllardır sürdürmüş olduğu birçok uygulamayı rafa kaldırmaya devam ediyor. Başkan karşı tarafın özgür bir ortamda daha şiddetli bir dil kullanması için bütün kanalları açmakta oldukça cömert davranıyor.
Başkanlığa geldiği ilk günden itibaren göçmenlere olan tutumuyla ateşin közünü yakan Trump, son zamanlarda vermiş olduğu demeçlerle birçok gösterinin önünü açmış oldu.
Göstericilerin oldukça özgür ortamda istediklerini yapmaları Trump yanlısı muhafazakâr kesimin damarına basmış olacak ki, sosyal medyada evlerde zor durduklarını belirtmeye başladılar.
Her isteyenin istediği şeyleri söyleyebildiği, ifade özgürlüğünün oldukça üst düzey olduğu bir ortamda sorunların bir çırpıda ortadan kalkmadığı görülmekte. Nitekim Amerikan devletinin üzerine bina edildiği özgürlük düşüncesinin[1] zaman zaman çözüm yerine sorunlar ürettiği karşımıza çıkmakta.
Arap dünyasındaki diktatör yönetimlerin İslam dünyasındaki bütün problemlerin demokrasi ve ifade özgürlüğü eksikliğinden kaynaklandığı algısına yol açtığını görmekteyiz. Her yerde yükselen özgürlük, hürriyet, demokrasi sesleri bunun en büyük kanıtlarından.
Osmanlı devletinin son padişahlarından olan Abdülhamit döneminde devlet memurundan bürokrasinin önemli kademelerindeki isimlerin iki kuşak önce adlarını bile duymadıkları özgürlük kavramını dillerinden düşürmediklerine şahit olmaktayız.
Özgürlük kavramının çağdaş dönemde bütün günahın yüklenmeye çalışıldığı, özgürlük ortamının yok denecek kadar az olduğu iddia edildiği Emeviler döneminden çağdaş asra kadar günümüzdeki kullanımlarıyla ele alınmadığı görülmektedir.
Özellikle sûfilerin yazmış oldukları metinlerde asıl özgürlüğün Allah’a kul olmaktan geçtiği, insanın nefsinin heva ve heveslerinden arınarak hür bir kul olacağı söylenmiştir. Hatta tasavvuftaki temel metinlerin ana düşüncesinin bunun üzerine kurulu olduğunu söyleyebiliriz.
Fıkıhtaki ehliyet için gerekli şartlardan biri olarak şart koşulan hürriyetin çağdaş dönemde ilerlemenin [2], fikir üretmenin ve Müslüman dünyanın içinde bulunduğu durumdan kurtulmanın elzem bir şartı olduğu iddia edilmiştir. Modern dönemin aksine maddi ve manevi olarak iyi bir seviyeye ulaşmanın hiçbir klasik ahlak metninde hürriyetin ön şart olarak kabul edildiği görülmemiştir.
Hümanist ve laik dalganın getirmiş olduğu hürriyet kavramı klasik ilimlerin temelini oluşturan irade, mükellefiyet, nefsin mertebeleri gibi konularla ele alınmamış, meselenin sadece sloganik olarak dillendirilmesi şüphesiz bilgi yığınlarının [3] istifine katkı sağlasa da konunun özüne inilmemesinin önündeki engellere bir yenisini eklemlemiştir.
Batıda çıkan hürriyet kavramının Müslüman zihin dünyasında nereye tekabül edebileceği, ilk dönem Müslümanlarının dillerinden ziyade pratik hayatlarında bu kavrama mutabık yaşayıp yaşamadıkları gibi konular es geçilerek kaçan bir kavramın şuursuzca kovalandığı müşahede edilmiştir.
Birçok alanda başarısıyla ön plana çıkan Abdülhamit kendi döneminde açtırmışolduğu okullarda yetişen talebeler tarafından sert eleştirilere maruz kalmış, talebelerin çoğunluğu Osmanlı olan her şeyi utanç verici olarak nitelemiştir. Avrupa’dan esen sert rüzgarlar imparatorluğun içindeki düşünürleri de etkileyerek hürriyet kavramı hakkında genişbir literatürün ortaya çıkmasına katkı sunmuşlardır.
İsmail Kara’nın ifadesiyle hürriyet çağrısı ve talebi muhalif ruhların işidir. Bu da kendini Abdülhamit döneminde oldukça fazla göstermiştir.
Modern dönemde ortaya çıkan mezhep mensuplarının taassubiyet içerisinde olmasında dolayı mezheplerin birbirine yaklaştırılarak telfik yapılması fikri meseleyi hürriyetten ziyade modern ve geçmişle bağını koparmışbir Müslüman yaratma çabaları olarak karşımıza çıkarmaktadır.
Nitekim hürriyet iddialarını ortaya atanların mezhep, tarikat ve meşrep farklılıklarını asgari düzeye indirme çabaları çelişki düzeyi konusunda bilgi vermektedir. Hürriyeti asrı saadete dönerek bulmanın mümkün olduğunu söyleyen selefi damar ise, bütün İslam dünyasının esir olduğuna hükmederek reçetenin basitliğine dikkatleri çekmeye çalışmıştır.
Aydınların ve ulema sınıfının özgür ortamın bütün dertlere deva olacağını düşünmesi iki sınıfında gözlerine sert bir perde çekmiştir.
Batı’da olup Osmanlı’da olmayan ifade özgürlüğü ne hikmetse Abdülhamit’i kınayıp sert eleştirilere tabi tutarken, aynı dönemde meydana gelen Sırp ve Bulgarların Müslümanlara uygulamış olduğu katliamlara karşı sessiz kalmıştır.
19. Yüzyılda Hindistan’a baktığımızda oryantalist çalışmalar bölgeyi etkisi altına almıştır. Osmanlı hilafetinin peşine takılmamaları için Londra’nın ifade özgürlüğünü bu coğrafyada yaşayan Müslümanlara cömertçe tattırdığını görmekteyiz.
Ama ne yazık ki herkesin istediği gibi konuştuğu, ifade özgürlüklerinin ayyuka çıktığı bir ortam Hindistan’ı yoksulluktan, eğitimsizlikten, sömürgeden ve zengin kesimin fakirlerin üzerine kurmuşoldukları baskıdan kurtaramamıştır.
İslam dünyasının yanıp tutuştuğu hürriyet, özgürlük gibi kavramlar Hindistan’ı hala kendine getirememiştir. Nitekim Londra’nın tattırmış olduğu özgürlükler onları Cenap Şehabettin’in şu ifadelerine ulaştırmıştır “Esirleri olduğumuz halde bizi yaşasın hürriyet diye bağırttılar. Bir efendiyi bırakıp yüz ağaya köle olduğumuzun farkına varmadık.”
Hakkında oldukça uzun mülahazalar yapılası için birçok nedene sahip olan bu konuyu Ziya Pal
Ne efsunkar imişsin ey didar-ı hürriyet esir-i aşkın olduk
Gerçi kurtulduk esaretten.
(Ne kadar büyülüsün özgürlük hissi, sana tutsak olduk ama esirlikten kurtulduk.)
[1]Bu kavram (özgürlük) üzerinde maalesef Türk akademisinde nitelikle bir çalışmanın ortaya konmadığı görülmekte. İsmail Kara’nın yapmış olduğu değerli ama bir o kadar da kısıtlı çalışmaların devamını getirmenin elzemiyeti ortadadır.
[2]İlerleme düşüncesinin tam olarak neyi ifade ettiği savunurları tarafından tam ortaya konamamıştır.
[3]Sistematik bir epistemolojiyi kastetmiyoruz.
YAZARLAR
İdris ŞEKERCİ
28 ŞUBAT'IN SAHTE MAĞDURLARINI DA SAHTE KAHRAMANLARINI DA TANIYORUZ Devamı...
Dr.Hasan Fehmi ÇİÇEK
İSRA VE MİRAC Devamı...
Dr. Metanet OĞUZ
İNSAN, ÖZ DEĞERLERİNİ NASIL BELİRLEMELİ? Devamı...
شهم الدين بلاحورلو
اليوم العالم الاسلامي يقف علي حافة الهاوية Devamı...
Av. Mustafa KARAKAŞ
Anayasa Değişikliği, Yargı Tarafsızlığı Devamı...
Mustafa KASADAR
Ar damarı çatlayanların alçaldıkça alçalmaları Devamı...
Muhammet BİNİCİ
BENİM AİLEM Devamı...
Dr.Ali İmran BOSTANCIOĞLU
Beşeri Sermayeden Etkin İstifadeye Dair Devamı...
Beytullah DEMİRCİOĞLU
Haydut Devlet İfadesi Devamı...
حسين الموسى
وجاء رمضان Devamı...
Bayram KARA
AMERİKA YAZILARI-3 MASKE-DİN-BİLİM Devamı...
Şahmettin BALAHORLU
ÜSKÜP (SKOPJE) / KUZEY MAKEDONYA Devamı...
Dr.Zülkarneyn VARDAR
CENNET NEREDE? Devamı...
Tuğba GÜNEY
KAYGI VE TEVEKKÜL Devamı...
Arslan ATEŞ
ETE KEMİĞE HAPSOLMAK Devamı...
Dr. Muhammad SAFAR د. محمد صفر
(3) خواطر رمضانية قرآنية Devamı...
Prof.Dr.Abdullah KAHRAMAN
Covid-19 Aşısı Üzerinden Medeniyet ve Uygarlık Farkı Devamı...
FOTO GALERİ
Time Alem © 2015 Yasal uyarı : Sitemizdeki tüm yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması kesinlikle yasaktır.