Vatana İhanetin Hak İhlali Olur mu?..

29-02-2016

4220 görüntülenme

Av Mustafa KARAKAŞ

Vatana İhanetin Hak İhlali Olur mu?

Vatana ihanet ve casusluk suçlamalarıyla tutuklu olarak yargılanmakta olan Can DÜNDAR ve Erdem GÜL tarafından, 6 Aralık’ta yapılan bireysel başvurular, yargıda ender görülen bir hızla; 17 Şubat’ta gündeme alındı ve bir hafta içinde karara bağlandı.

Hayır!..“Yargı artık hızlı işlemeye başladı” diyeceğiz ama hemen aklımıza; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, (sosyal medya organlarında kendisi ve ailesine karşı yapılan temel insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılmasına yönelik verilen mahkeme kararlarının uygulanmaması nedeniyle) 18 Nisan 2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru aklımıza geliyor...

Cumhurbaşkanı’nın bireysel başvurusunun dahi yaklaşık iki senedir gündeme alınamayan bir Mahkemeden bu hızla karar çıkması, insanı şüpheye düşürüyor ister istemez.

Anayasa Mahkemesi “tutuklama kararlarının hak ihlaline yol açtığına” karar vermekle yetinse hadi fazla sorun edilmeyebilir.

Fakat Mahkeme bununla yetinmeyip, adeta Ağır Ceza Mahkemesi edasıyla davranarak davanın esasına girmiş ve davaya konu fiillerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini buyurmuş.

Vatana ihanet ve casusluk gibi suçlar için Dünyanın hiçbir ülkesinde tutuksuz yargılanma söz konusu olamayacağı halde “tutuklama hak ihlalidir” diyeceksin.. Bunun üstüne bir de bu suçların, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyleyeceksin.

Sonra da yargı bağımsızlığından.. Yargıya güvenden falan bahsedeceksin!..

Kusura bakmayın ama, hiç inandırıcı olamazsınız!...

Anayasa'nın 6. maddesinde hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetki kullanamayacağı ifade edilirken “Anayasa Mahkemesi” bundan istisna edilmemiştir…

Anayasa'nın çizdiği sınırlar içinde yetki kullanması, Anayasa Mahkemesinin kararlarının da hukuksal açıdan geçerli olmasının ön şartıdır. Anayasa’nın öngördüğü hukuk devleti ilkesi, yalnızca hukuk kuralı koyan iktidarların değil, bu kuralları uygulayan ve yorumlayan kurumların da Anayasal çerçeve içinde kalmalarını gerektirmektedir...

Bir denetim organı olan Anayasa Mahkemesinin, hukuk dışına çıktığı iddia edilen otoriteyi denetlerken, bu denetiminin hukuka uygunluğu konusunda tüm şüphelerden arınma zorunluluğu vardır. Denetimin meşruiyeti, denetleyen organın hukuksal meşruiyet sınırları içinde hareket etmesine bağlıdır.

Maalesef Anayasa yargımızın bu hukuki ilkelerin halen çok uzağında kalmaktadır.

Etkinliği devam ettiği anlaşılan Anayasa Mahkemesi yapısının acilen değişmesi ve “egemenliğin meşruiyet kaynağı olan halk iradesinin” yüksek yargı organlarının oluşumuna yansıması için gerekli Anayasal düzenlemelerin bir an evvel gerçekleştirilmesinin elzem olduğu bir kez daha görülmüştür.