Rusya Avrupa'da yeni bölgesel güç arıyor
Askeri gücünü sergilemekle ABD’yi sınırlarından uzaklaştıramayacağını anlayan Ruslar, bölgesel ittifakları da yumuşak güç olarak kullanmaya çalışıyor.
Saslanbek İsaev
Rusya’nın ABD’ye karşı denge siyasetinin yeni stratejisi yavaş yavaş belirginleşiyor. Özellikle Avrupa’nın doğusunda ve Ukrayna krizinde ABD ile çıkmaza giren Rusya, bölge sorunlarını ABD yerine bölgesel aktörlerle çözmek istiyor. Rusya’yı böyle bir yönelişe sürükleyen gelişmelerden birisi de Türkiye ve İran ile geliştirilen Astana süreciyle Suriye’de siyasi çözüme geçişin hızlanması.
Rusya’ya karşı yaptırımların, Ukrayna’da yaşanan devrim ve çatışmalar sonucunda uygulanmadığını hatırlamak yerinde olacaktır. Rusya’nın üst düzey siyasetçi ve bürokratlarına karşı uygulanan yaptırımlar Magnitsky davasıyla başladı. Yani ABD tarafından uygulanan ilk yaptırımlar siyasiydi ve Putin’i devlet başkanlığından uzaklaştırmayı amaçlıyordu; Rusya demokrasi çizgisinden uzaklaştığı için ya da insan hakları ihlallerini artırdığı için uygulanmıştı. Bu yaptırımlar Putin tarafından şahsına yönelik birer saldırı olarak algılandı ve ABD-Rusya ilişkilerinin bozuluşunu dünya kamuoyu izlemeye başladı. Bugün her iki devlet de kadar idare-i maslahat üzere davransa da aralarında üstü örtülemeyen bir rekabet var.
Rusya’nın Trump sonrası düzelmesini beklediği ilişkiler, ABD’nin iç siyasi çekişmelerden dolayı daha da kötü bir duruma geldi. Bu nedenle Rusya artık kendi jeopolitik stratejilerini yeni realiteye göre güncellemiş oldu. Astana süreciyle bu yeni stratejiyi uygulayan Rusya, Ortadoğu bölgesinde ABD’yi dengeleyecek iki veya üç bölgesel güçle muhatap oluyor. Türkiye, İran ve İsrail ile Ortadoğu da kavga, pazarlık ve rekabetle kendi çıkarlarını savunan Rusya, bu bölgede ABD’nin etkisini yok edemedi, ama asgari seviyeye indirdi. Özellikle Trump’ın İran’a karşı duruşu ve CIA/Pentagon’un terör örgütü PYD/YPG stratejisi, Ruslara bu konuda yardımcı oldu. ABD’nin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çabaları, Rusya’ya stratejisini uygulamakta bir nevi fayda sağladı denilebilir.
Rusya için önemli olan Doğu Avrupa bölgesi de ABD’nin himayesine girmişti. Özellikle Polonya gibi Rusya ile sınırı olan ülkelerin Amerikancı siyasete dahil olmasına ve NATO çatısı altında Rusya’nın batısına yerleşen ABD’nin askeri gücüne karşı Rusya harekete geçti. Ukrayna’daki devrimle ABD’ye yakın güçlerin devleti ele geçirmesinden sonra NATO’yu Kırım’da göreceklerini ve Kırım’ı askeri üs olarak kaybedeceklerini öngören Ruslar diplomasi dilinden vazgeçti ve güç kullandılar. Bugün Kırım’ı bir cephe hattı olarak gören Rusya, buradan çıkmak niyetinde değil, hatta cepheyi daha ilerilere, Avrupa’nın içlerine doğru taşıyabilir.
ABD/NATO askeri gücün Rusya’yı çembere alışını takip edersek, Rusya’nın kuzey batı sınırlarından başlayarak, Gürcistan üzerinden güney sınırları ve Orta Asya ve Afganistan’daki üsler ve Japonya’dan Alaska’ya kadar Rus sınırlarına dayanmış ABD/NATO varlığını izlemek mümkün. Bu varlığa karşı çıkan Rusya sıcak denizlere de indi; Kuzey Amerika kıtasına askeri olarak dönüş sinyalleri de verdi. Fakat ABD gibi dünya genelinde askeri varlığını artırma gücü olmayan Rusya muhtemel sıcak savaşta uzun menzilli füze kullanacağı mesajını vermekten çekinmiyor. Bunu hem Suriye’de hem de ülke içi yaptığı tatbikatlarla gösteriyor.
Askeri gücünü sergilemekle ABD’yi sınırlarından uzaklaştıramayacağını anlayan Ruslar, bölgesel ittifakları da yumuşak güç olarak kullanmaya çalışıyor. Putin özellikle Avrupa’da Merkel ve Macron gibi siyasetçilerle bölgesel çözümler aradı. Avrupa’nın liderleri olan Merkel ve Macron’un kendilerine uzanan ele cevap vermemesi veya verilen cevapların ABD çizgisinde olması, Putin’i anlaşabileceği siyasi liderleri desteklemeye itti. Bu çabanın başarılı olmadığı Fransa seçimlerinde Le Pen’in kaybetmesiyle ortaya çıktı. Artık Rusya’nın yumuşak güç olarak AB içerisindeki azınlıklara destek olduğu gözlemleniyor. Fakat bu strateji AB ile anlaşma stratejisinden daha ziyade AB’yi bölme veya devre dışı bırakma stratejisi. Birlik içinde uyuyan sorunları canlandırarak AB’yi kendi içine kapatma stratejisi de denilebilir buna. AB’yi kendi sorunlarıyla boğmak, Merkel’i veya Macron’u devre dışı bırakabilir, ama Rusya’nın Doğu Avrupa bölgesinde yine anlaşabileceği bölgesel bir güce ihtiyacı var. Bu ihtiyacı Türkiye'nin karşılayabileceğini düşünenler var. Özellikle Türkiye ve Rusya’nın bölgede ortak enerji projelerinin olması ve her iki devletin tarihi geçmişleri, Doğu Avrupa’da bu ikilinin anlaşabilme ihtimalini de güçlendiriyor. Türkiye’nin Avrupa’daki uluslararası örgütlere ve NATO’ya üye olması Rusya için avantaj olarak görülebilir.
Erdoğan ve Putin’in karşılıklı olarak “dostluk” diye nitelendirdikleri ilişkileri, Türkiye ve Rusya’nın Doğu Avrupa’da etkin bölgesel güç olarak ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu iki devletin bu bölgede tarihi miraslarının güçlü olması da böyle bir stratejinin uygulamasını mümkün kılıyor. Putin’in geçmişte Merkel’e benzer şekilde el uzatmışlığı var. Bu eli Putin Merkel’e, Hodorkovski adlı tutuklu oligarkı Almanya’ya göndererek uzatmıştı. Fakat Merkel mi anlamadı, yoksa anlamak mı istemedi bilinmez; sonuçta Putin Merkel ile Avrupa’da anlaşamadı. Cumhur Başkanı Recep Tayip Erdoğan’ın isteğiyle Türkiye’ye iade edilen iki Kırım Tatarı da bu minvalde, “Avrupa’da beraber hareket edelim” mesajı olarak okunabilir. Rusya-Türkiye ikilisinin yanına Avrupa’da üçüncü bir devlet eklenirse, bu bölgenin dengelerini epey değiştirir. Diğer yandan NATO üyelerine Trump tarafından verilen fatura mesajı, ilerde AB’yi kendi askeri varlığını güçlendirme çabasına itecektir ki bu girişim AB ve Rusya’yı askeri açıdan dengelemiş olacak.
[Grozni ve İstanbul'da yaşayan araştırmacı gazeteci Saslanbek İsaev, Rusya, Kafkasya ve Türkiye ilişkileri alanında uzmanlaşmıştır]
“Görüş” başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Körfez petrolünün Çin yuanıyla fiyatlandırılması doların hegemonyasını kıracak mı? Riyad'da 9 Aralık'ta düzenlenen KİK-Çin Zirvesi'nde, en dikkati çeken hususlardan biri Çin Devlet Başkanı Şi'nin konuşmasındaki "Körfez ülkelerinden yapılacak petrol ve gaz ticaretinde yuanın kullanılması için çalışacağı" ifadesi oldu.
Trump döneminden bu yana devam eden iki ülke arasındaki enerji anlaşmazlığının, yakın bir tarihe kadar Washington'un Orta Doğu'daki en büyük müttefiki sayılan Suudi Arabistan'la başka sektör ve alanlara da yansıması muhtemel.
Fransa'yı tehdit altında kılan ne? Fransa'da aşırı sağa karşı savaş açacağını söyleyen Macron'un Le Pen siyasetini devlet katına taşıyacağına kimse ihtimal vermiyordu.
YAZARLAR
Prof.Dr.Abdullah KAHRAMAN
Covid-19 Aşısı Üzerinden Medeniyet ve Uygarlık Farkı Devamı...
Arslan ATEŞ
ETE KEMİĞE HAPSOLMAK Devamı...
Dr.Hasan Fehmi ÇİÇEK
İSRA VE MİRAC Devamı...
Dr.Zülkarneyn VARDAR
CENNET NEREDE? Devamı...
حسين الموسى
وجاء رمضان Devamı...
Bayram KARA
AMERİKA YAZILARI-3 MASKE-DİN-BİLİM Devamı...
Beytullah DEMİRCİOĞLU
Haydut Devlet İfadesi Devamı...
Dr. Metanet OĞUZ
İNSAN, ÖZ DEĞERLERİNİ NASIL BELİRLEMELİ? Devamı...
Dr.Ali İmran BOSTANCIOĞLU
Beşeri Sermayeden Etkin İstifadeye Dair Devamı...
Şahmettin BALAHORLU
ÜSKÜP (SKOPJE) / KUZEY MAKEDONYA Devamı...
Tuğba GÜNEY
KAYGI VE TEVEKKÜL Devamı...
Dr. Muhammad SAFAR د. محمد صفر
(3) خواطر رمضانية قرآنية Devamı...
İdris ŞEKERCİ
28 ŞUBAT'IN SAHTE MAĞDURLARINI DA SAHTE KAHRAMANLARINI DA TANIYORUZ Devamı...
Mustafa KASADAR
Ar damarı çatlayanların alçaldıkça alçalmaları Devamı...
شهم الدين بلاحورلو
اليوم العالم الاسلامي يقف علي حافة الهاوية Devamı...
Av. Mustafa KARAKAŞ
Anayasa Değişikliği, Yargı Tarafsızlığı Devamı...
Muhammet BİNİCİ
BENİM AİLEM Devamı...
FOTO GALERİ
Time Alem © 2015 Yasal uyarı : Sitemizdeki tüm yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması kesinlikle yasaktır.