Biden-Blinken yönetiminde ABD-Türkiye ilişkilerinin seyri değişebilir mi? Dr. Adam McConnel, ABD'de 59. başkanlık seçiminin ardından görevi devralan Joe Biden ve yeni yönetim ile birlikte ABD-Türkiye ilişkilerinin seyrine ilişkin değerlendirmelerini yazdı.

Biden-Blinken yönetiminde ABD-Türkiye ilişkilerinin seyri değişebilir mi? Dr. Adam McConnel, ABD'de 59. başkanlık seçiminin ardından görevi devralan Joe Biden ve yeni yönetim ile birlikte ABD-Türkiye ilişkilerinin seyrine ilişkin değerlendirmelerini yazdı.

Dışişleri Bakanlığı, Biden’ın “ABD’nin ittifaklarını onaracağı” iddiasını tweetledi; fakat Biden’ın Ankara karşısındaki konumunun gerçekte ne kadar zayıf olduğunu anlamadığı çok aşikâr. Biden yönetimi Ankara ile temasa geçene kadar yaklaşık iki hafta geçti ve o zaman dahi temas, Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan üzerinden gerçekleşti. Bu davranış, adeta Obama’nın Gülen kültünün başarısız Temmuz 2016 darbe girişimine verdiği cılız ve pek ağırdan alınmış tepkinin hayaletlerini hortlatıyor.

Daha da kötüsü şu ki Biden yönetiminin göreve gelmesinin hemen ardından Suriye’nin kuzeyinde bir PKK/PYD şiddet dalgası patlak verdi. Buna cevaben ABD Dışişleri Bakanlığı, şiddeti kimin uyguladığından bahsetmekten kaçınmak için, son sekiz yıldır kullanılan söylem hilekarlığının aynısında ısrar etti. Ve Blinken’ın resmî görevine başlamasından sadece bir hafta sonra, yine ABD Dışişleri Bakanlığı, Boğaziçi Üniversitesi’nin yeni rektörüyle ilgili protestolara dair resmî bir açıklama yaparak Obama dönemini güçlü bir şekilde anımsatan bir adım daha attı. Türkiye’nin iç siyasetine ilişkin sürekli yapılan yorumlar, Türk halkındaki ABD’ye yönelik gücenikliği daha da alevlendirmekten başka bir işe yaramayacağı gibi, ABD’nin çıkarlarına da hizmet etmeyecektir. Özetle, Obama yönetiminin Türkiye’ye ve bölgesine yönelik tutumu, sanki son dört yıl hiç yaşanmamış ve bir adımlık bir tekleme dahi olmamış gibi kaldığı yerden yola koyulmuş bulunuyor.

ABD’nin şu anki Türkiye Büyükelçisi David Satterfield’ın faaliyetlerinde daha iyi bir örneklik bulabiliriz. Eylemleri ve açıklamaları her zaman kınanmayı hak eden bir çizginin üstünde seyretmemiş olmasına rağmen, Satterfield, selefleri Francis Ricciardone ve John Bass’in utanç verici, bazen de rezil davranışlarının ardından ciddi bir düzelme adımı oldu. Örneğin Satterfield, Türk basını aracılığıyla Türk halkıyla samimi ve saygılı bir şekilde iletişim kurmaya daha fazla önem vermekte. Anadolu Ajansı’na yakın bir zamanda yaptığı kapsamlı yorumlar, onun daha yapıcı olan kamu diplomasisi uygulama tarzını yansıtıyor.

“Nazik eleman” iş başında

Antony Blinken’a dair çok sık karşılaşacağınız bir tanım, onun “nazik” biri olduğudur. Buna inanılmasını tamamen mümkün buluyorum; zira onun söylediklerini okuduğumda ya da görüntülerini izlediğimde ben de aynı izlenimi ediniyorum. Örneğin Blinken’ın, içinde [Susam Sokağı karakteri] Grover’ın olduğu dışişleri bakanı adaylığı tanıtım videosunu ele alalım. Amerika’nın “çocukluk kültü”, siyasetine dahi işte bu derecede nüfuz etmiş durumda: Önümüzdeki dört yılı, Şi Cinping ve Vladimir Putin’in temsilcileriyle etkileşim içinde, Avrupalıları da insanlığın geleceği uğruna en basit karşılıklı tavizler vermeye ikna etmeye çalışmakla geçirecek kişi, kendisini küresel topluluğa bir kukla ile tanıttı.

Örneğin Blinken 2017 yılının başlarında The New York Times (NYT) için, Amerikan kamuoyunu kandırmaya yönelik bir şekilde, PKK’nın Suriye kolu (PYD/YPG) için uydurulan takma ad olan “Suriye Demokratik Güçleri”ne (SDG) ABD’nin desteğini sürdürmeye çağıran bir başyazı kaleme aldı.

Blinken son 30 yılın çoğunu Washington’da geçirmiş ve dış ilişkilerin içinde bulunmuş olmasına rağmen, Condoleezza Rice’tan bu yana herhangi bir dışişleri bakanına göre halk nezdinde sahip olunan en düşük profille bu göreve geliyor. Türkiye’ye ve Türkiye’nin bölgesindeki meselelere dair bazı görüşlerini biliyoruz. Örneğin Blinken 2017 yılının başlarında The New York Times (NYT) için, Amerikan kamuoyunu kandırmaya yönelik bir şekilde, PKK’nın Suriye kolu (PYD/YPG) için uydurulan takma ad olan “Suriye Demokratik Güçleri”ne (SDG) ABD’nin desteğini sürdürmeye çağıran bir başyazı kaleme aldı. Blinken daha önce de ABD’nin Türkiye’yle ilişkilerine dair yorumlar yapmıştı; fakat bu yorumları, Biden’ın Aralık 2019’da NYT’ye yaptığı düşmanca açıklamalardan çok daha ihtiyatlıydı. Oy kazanmak gibi bir derdi olmadığı için, halka açık konuşmalarında, Blinken kimsenin dikine gitmeyen yavan şeyler söylüyor olabilir; ancak özelde tamamen farklı fikirleri de olabilir. Bu nedenle, Blinken’ın SDG hakkındaki başyazısından uğursuzluk tütüyor.

McGurk gerçekte PKK teröristleri olan yüksek rütbeli PYD/YPG üyeleriyle alenen işbirliği yaptı. Türk vatandaşlarının büyük çoğunluğu McGurk’ü elinde sadece Suriyeli sivillerin değil, Türk vatandaşlarının da kanı olan biri olarak görüyor.

Öte yandan, Biden’ın ilk dış politika hamlesi, görünüşe göre Blinken’ın da enerjisinin çoğunu harcayacağı Çin ve Asya’ya daha büyük bir vurgu yapmak oldu. Blinken’ın SDG’ye verdiği destek göz önüne alındığında, insan ilk bakışta bu gelişmeden bir ferahlık duyacaktır. Ancak bu durumda, “muhalif görüşleri de arayıp bulacağını ve uzmanları dinleyeceğini” ileri süren “nazik eleman”, neticede ABD’nin Türkiye’nin bölgesine yönelik politikası üzerinde daha büyük nüfuz sahibi olacak kişiye kıyasla, tercih edilir bir profil kalacaktır, ki o kişi Başkan Biden’ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk’ten başkası değil. Blinken’ın odak noktası Asya olacaksa, McGurk daha büyük bir hareket serbestisine sahip olacaktır; çünkü onun etki alanına daha az dikkat gösterilecektir.

McGurk 2015’in sonundan Aralık 2018’e kadar PKK/PYD/YPG’ye silah, para ve eğitim sağlanmasında oynadığı rol nedeniyle Türkiye’de neredeyse yediden yetmişe herkesin nefretini kazanmış biri. McGurk gerçekte PKK teröristleri olan yüksek rütbeli PYD/YPG üyeleriyle alenen işbirliği yaptı. Türk vatandaşlarının büyük çoğunluğu McGurk’ü elinde sadece Suriyeli sivillerin değil, Türk vatandaşlarının da kanı olan biri olarak görüyor. Bu nedenle, Suriye’nin kuzeyinde onlarca kişinin hayatını kaybettiği PYD/PKK bombalamalarının en son halkası, Türkiye’de “McGurk geri döndü” şeklinde, umutsuzluğun hâkim olduğu bir tespitle karşılandı.

Blinken ABD-Türkiye ilişkilerinin seyrini değiştirebilir mi?

Neticede, önümüzdeki dört yıl boyunca, Türkiye-ABD ilişkileri, her şeyden önce Blinken’ın Türkiye’ye yönelik mevcut ABD politikasının sadece yanlış değil ikiyüzlü ve yalnızca ABD çıkarları için değil aynı zamanda Türkiye ve bölgedeki diğer toplumlar için de felaket niteliğinde olduğunu fark edip edemeyeceğine bağlı olacak. Blinken tanıtım videosunda “Amerikan değerleri” ve küresel zorlukların üstesinden gelmek için “müttefiklerin desteğini almak” gibi tipik klişeler zikrediyor. Türkiye 1950’den beri demokrasisi olan bir NATO müttefikidir, şu anda bölgede Rusya’ya karşı tek müstahkem kalkandır ve ABD’nin Türkiye’nin menfaatlerini tanıması durumunda, ABD ile olabildiğince büyük bir çerçevede işbirliği yapmaya son derece isteklidir.

Blinken Türk müttefikinin desteğini almak istiyorsa, Türk yetkilileri dinlemek ve onlarla çalışmak zorunda kalacaktır. Türk yetkililer, bölgenin gerçekten demokratik olarak seçilmiş tek hükümetinin temsilcileri olmanın yanı sıra, bu bölgeyi ABD’li yetkililerden çok daha iyi anlıyorlar. ABD’li yetkililerin, bölgesel durumu yeni perspektiflerden anlamaya ve Türkiye ile uzlaşmaya istekli olması gerekiyor. En önemlisi, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri olduğu gibi, ABD’nin çıkarlarının Türkiye’nin çıkarlarıyla çok paralel durduğunu fark etmeleri gerekiyor.

Blinken -ve nezaketinin- Pentagon gibi, Trump’ın esen gürleyen pozlarına karşı mukavemetli olduğu kanıtlanan kurumlara karşı tartışmalarda herhangi bir şansı olabilir mi? Blinken New Jersey Demokrat Senatörü Robert Menendez’in kendisine Senato onay oturumunun sonuna doğru ikrar ettirdiği garip Türkiye karşıtı “yeminini” ihlal etmeyi düşünür müydü?

İkincisi, Blinken ABD’nin Türkiye politikasının değişmesi gerektiğini kabul edebilse bile, o zaman bir istikamet değişikliği için mücadele edebilecek midir? Blinken yalnızca Dışişleri Bakanlığı’ndan sorumlu olacak ve diğer ABD kurumları şimdiye dek Türkiye’nin bölgesinde politika uygulama konusunda son derece bağımsız olduklarını kanıtladılar. Örneğin Donald Trump birkaç kez bu kurumsal aktörlere karşı çıkmaya karar verdi; ancak kararlarını uygulatma konusunda çok sınırlı bir başarı elde edebildi. Blinken -ve nezaketinin- Pentagon gibi, Trump’ın esen gürleyen pozlarına karşı mukavemetli olduğu kanıtlanan kurumlara karşı tartışmalarda herhangi bir şansı olabilir mi? Blinken New Jersey Demokrat Senatörü Robert Menendez’in kendisine Senato onay oturumunun sonuna doğru ikrar ettirdiği garip Türkiye karşıtı “yeminini” ihlal etmeyi düşünür müydü?

Aşikâr olanı öğrenmek

ABD’li yetkililer için kabul etmesi ne kadar zor olsa da, ABD’nin küresel spot lambalarının altındaki zamanının giderek azaldığı görülüyor. Diğer güçler yükselecek ve nihayet ABD’nin yerini alacaklar. Bu durumdaki temel endişe, demokrasinin muhafaza edilmesi ve insanlar için daha iyi bir hayat sağlayan bir siyasi sistem olarak yaşamaya devam edebilmesidir. Bu nedenle ABD’nin Türkiye’nin önemini teslim etmesi ve Türkiye ile çalışmak için gerekli tavizleri vermesi hayati önem taşıyor. ABD etkisinin gözle görülür şekilde azaldığı, AB’nin geleceğinin fırtına bulutları tarafından kuşatıldığı ve diğer yükselen güçlerin demokratik olmaktan çok uzak olduğu bir çağda, demokrasinin yaşama kabiliyeti tehlikededir. Türk yetkilileri ve en önemlisi vatandaşları demokrasiye bağlıdır. Fakat ABD’nin Türkiye’ye ve bölgesine yönelik mevcut politikası, ilgili herkes için demokratik bir geleceğe dair bir tehdit oluşturmaktadır.

Senato Dışişleri Komitesi ve Dışişleri Bakanı Blinken “Çin modelinin” ABD demokratik modelini tehlikeye attığını anlayabiliyorlarsa, o zaman neden aynı yetkililer, Türkiye’yi tehdit eden tanımlı bir terör örgütünü (PKK/PYD/YPG) desteklemenin bu bölgede ABD’nin çıkarlarına asla hizmet etmeyeceğinin farkına varamıyorlar?

Daha da kötüsü, ABD’nin son on yılda Türkiye’ye karşı izlediği yanlış, felaket mahiyetindeki gidişatı tespit etmek ya da anlamak zor olmamalı; Türk yetkililer bunu ABD’li yetkililere yıllardır sürgit izaha çalışıyorlar. Bu arada, Türk güvenlik personelleri ve vatandaşları PKK/PYD/YPG şiddetinin kurbanı olmaya devam ettikçe ve müteakip ABD yönetimleri ABD’ye sığınan FETÖ mensuplarını iade etmeyi reddettikçe, Türk halkının öfkesi de giderek arttı. Bölgesel çıkmaz, Türkiye ve Rusya’nın bölgede artan sayıda çatışma bölgesinde karşı karşıya kalmasıyla derinleşti. Ancak Türkiye Dağlık Karabağ’da Azerbaycan’ı, Moskova’ya karşı da Kiev’i destekleyerek 300 yıl sonra Rusya’ya karşı ilk açık, bağımsız olarak elde ettiği askeri ve diplomatik zaferini kazandı.

Tüm bu sahne, Yargıç Holmes’un “aşikâr olana dair eğitim” ihtiyacına işaret ediyor. Türkiye ABD’nin küresel çıkarları için —Acheson’ın NATO müttefiklerini Türkiye’yi bir ortak olarak kabul etmeye ikna etmek üzere yoğun çaba sarf ettiği 70 yıl öncesinde olduğu kadar— hayati önem taşımaktadır. Türkiye capcanlı, sanayileşmekte olan bir demokrasidir ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Amerikan demokratik modelinden olumlu yönde etkilenen toplumlara başat bir örnektir. Senato Dışişleri Komitesi ve Dışişleri Bakanı Blinken “Çin modelinin” ABD demokratik modelini tehlikeye attığını anlayabiliyorlarsa, o zaman neden aynı yetkililer, Türkiye’yi tehdit eden tanımlı bir terör örgütünü (PKK/PYD/YPG) desteklemenin bu bölgede ABD’nin çıkarlarına asla hizmet etmeyeceğinin farkına varamıyorlar? Neden aynı yetkililer, Türkiye’nin demokrasisini ve devlet kurumlarını yıkmayı amaçlayan, şiddet kullanan bir dini kültü barındırmanın, Türkiye ile ilişkilerinde ABD’nin çıkarlarına asla hizmet edemeyeceğini anlayamıyorlar?

“Bir Demokratın Partisine Bakışları”nın ilerleyen bölümlerinde Acheson, başarılı bir dış politika için gerekli olan iki hayati bileşeni tartışıyor: Amerika’nın bir hedefe ulaşma isteği ve yabancı toplumların bu hedefe ABD ile birlikte ulaşmak için ne derece istekli olduğu. Acheson yabancı bir devletin ve toplumun ABD ile ortak bir amaç için çalışma konusunda istekli olduğu durumda bile, “özgür uluslardan oluşan bir koalisyondaki liderlik sorununun” hâlâ devam ettiği konusunda ikazda bulunuyor: “Böyle bir grup, rıza esasına göre çalışır […] Liderlik, evvelemirde güvenin verildiği bir durumda tevdi edilir. Ve güven duyulması, davranışlara bağlıdır […] Ama güven derken neyi kastediyoruz? Koruduğumuz çıkarların bize güvenen insanların çıkarlarını da kuşattığına dair güven ilka edebilmeyi kastediyoruz”. [2]

Acheson’ın bu izahı, Türk-Amerikan ilişkilerinde tekerrür eden temel sorunu tartışmasız bir vuzuha kavuşturuyor.

[1999 yılından bu yana İstanbul’da yaşayan Adam McConnel tarih alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini de almış olduğu Sabancı Üniversitesi’nde Türk tarihi dersleri vermektedir; 20. yüzyıl Türk tarihi, Türk-Amerikan ilişkileri ve 19 ve 20. yüzyıl dünya tarihi özel olarak odaklandığı araştırma alanlarıdır]

Mütercim: Ömer Çolakoğlu

[1] Acheson, Türk Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak ve Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Feridun Erkin arasındaki konuşmaların bir belgesi olan “Görüşme Notları”nda geçen 12 Nisan 1949 tarihli not.

[2] Dean Acheson, A Democrat Looks at His Party, s. 96-97.AA

YAZARLAR

Bayram KARA

AMERİKA YAZILARI-3 MASKE-DİN-BİLİM Devamı...

Dr. Metanet OĞUZ

İNSAN, ÖZ DEĞERLERİNİ NASIL BELİRLEMELİ? Devamı...

Dr.Ali İmran BOSTANCIOĞLU

Beşeri Sermayeden Etkin İstifadeye Dair Devamı...

Tuğba GÜNEY

KAYGI VE TEVEKKÜL Devamı...

Mustafa KASADAR

Ar damarı çatlayanların alçaldıkça alçalmaları Devamı...

Dr. Muhammad SAFAR د. محمد صفر

(3) خواطر رمضانية قرآنية Devamı...

Prof.Dr.Abdullah KAHRAMAN

Covid-19 Aşısı Üzerinden Medeniyet ve Uygarlık Farkı Devamı...

شهم الدين بلاحورلو

اليوم العالم الاسلامي يقف علي حافة الهاوية Devamı...

Av. Mustafa KARAKAŞ

Anayasa Değişikliği, Yargı Tarafsızlığı Devamı...

Beytullah DEMİRCİOĞLU

Haydut Devlet İfadesi Devamı...

Arslan ATEŞ

ETE KEMİĞE HAPSOLMAK Devamı...

İdris ŞEKERCİ

28 ŞUBAT'IN SAHTE MAĞDURLARINI DA SAHTE KAHRAMANLARINI DA TANIYORUZ Devamı...

حسين الموسى

وجاء رمضان Devamı...

FOTO GALERİ

Time Alem © 2015 Yasal uyarı : Sitemizdeki tüm yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması kesinlikle yasaktır.