Pandemide zaman: Usul usul
Pandemi zaman� diye bir �ey var. A��r aksak ilerleyen, yava� akan bir zaman. G�nlerin birbirine kar��t�r�ld���, bug�nle yar�n aras�nda �nemli bir fark olmad���, yava�lad���m�z, dura�anla�t���m�z bir zaman. Bu zaman, kendini oyalama kabiliyeti olmayan insanlar i�in �ok s�k�c� bir s�re� haline gelebilir. Fakat b�t�n mesele de zaten insan�n kendini oyalayabilmesindedir.
KEMAL SAYAR
Pandemi zaman� diye bir �ey var. A��r aksak ilerleyen, yava� akan bir zaman. Günlerin birbirine kar��t�r�ld���, bugünle yar�n aras�nda önemli bir fark olmad���, yava�lad���m�z, dura�anla�t���m�z bir zaman. Bu zaman, kendini oyalama kabiliyeti olmayan insanlar için çok s�k�c� bir süreç haline gelebilir. Fakat bütün mesele de zaten insan�n kendini oyalayabilmesindedir. Pascal’in çok sevdi�im bir sözü var, diyor ki “Mutsuzlu�un tek nedeni, insan�n tek ba��na odas�nda nas�l oturaca��n� bilememesidir.” Halbuki hepimizin bir masada, bir odada sessizce oturup tefekkür etmeyi, okumay�, hayal kurmay�, gönlümüzden bir �eyler geçirmeyi ba�armam�z gerekir. Zihnimiz duvarlar� a�abilir. Hayalin kanatlar�nda ülkeleri ve denizleri dola��r�z. Can s�k�nt�s� çok modern bir problem. Can s�k�nt�s�, hayat�n kovalamaya de�er bir sürü ya�ant�n�n olu�turdu�u bir anlar dizisi oldu�u dü�üncesinden kaynaklan�yor. Yani hep bir �eyler yapmak zorunday�m, ya�amak daima hareket halinde olmakt�r. O e�lenceden buna se�irteyim, her çiçekten bal alay�m. Hayat� bir ya�ant� oburu gibi, tüketilecek anlar silsilesi olarak ya�amak bizi can s�k�nt�s�na do�ru sürüklüyor. Bunlar� yapmad���m�z ve kendimizle uzun süre ba� ba�a kald���m�z zaman can�m�z s�k�l�yor. Durmak, yava�lamak adeta hayat�n kay�p hanesine yaz�l�yor. Bugünün çocuklar�na bakt���m�z zaman ekrans�z geçirilen zamanlar�n korkunç bir can s�k�nt�s�na dönü�tü�ünü görüyoruz. Dolay�s�yla asl�nda �u yava�lam�� salg�n zaman�, insan�n kendini oyalamay�, kendine bakmay�, kendisiyle konu�may� ö�renmesi aç�s�ndan da fevkalade önemli. Can s�k�nt�s� asl�nda insan�n hayal kurma kabiliyetini besleyebilir. Can s�k�nt�s� bir muharrik güç olarak bizi bir yerlere, bir �ey in�a etmeye yönlendirir. Evin içinde u�ra�t���m�z �eyler olsun. Ama bunlar keyif alarak yapt���m�z �eyler olsun; marangozluk hevesiniz vard�r onu yapars�n�z, a�ç�l�k hevesiniz vard�r onu yapars�n�z, içinizde bir a�ç� aç��a ç�kmay� beklemektedir, mutfa�a geçersiniz ve o a�ç�ya bir f�rsat verirsiniz. Kitap yazas�n�z vard�r, �iir-hikaye yazas�n�z vard�r, oturursunuz masan�zda sab�rla, feyizler oluk oluk akmaya ba�lar. Dolay�s�yla erteledi�iniz, vaktini bekledi�ini dü�ündü�ünüz hangi ya�ant� varsa, ona bir müsaade edelim, buyursun öne ç�ks�n. Etraf�m�zdaki nesneleri dikkatli bir bilinçle usul usul inceleyelim. Odam�z�n detaylar�n� ke�fedelim, kendi evimizi bir müze gibi gezmeye ç�kal�m. Dün geçti�imiz koridordan bugün yeni bir �ey bulmak istercesine yeniden ve daha dikkatli bir biçimde, her ayr�nt�ya dikkat kesilerek geçelim. Tüm dikkatimizi vermedi�imiz herhangi bir �ey, kendini bizim ya�am�m�zdan esirgeyecektir; sadece bunu yapt���m�z takdirde o �eyin büyülü bir mevcudiyet kazand���n� görmemiz mümkün olacakt�r. Mevcudiyet yaln�zca bir zihinsel odaklanma prati�i de�ildir, buradal���n beden ve zihin yoluyla beraber olu�turulmas�d�r. Sadece nefes al�p vermeye odaklanmakla bile, zihnimizi bedenimize davet ederiz. Kendimizi bu �ekilde a�k�n deneyimlere de aç�k hale dönü�türürüz. Bir nefesin süresi, bir ân�n süresiyle tam olarak ayn�d�r.
Zamana neden ihtiyac�m�z vard�r ve onu ne zaman hissederiz? Bu iki soru birbirine ilk bak��ta san�ld���ndan daha s�k� ba�l�d�r. Bir �eyin eksikli�i, onun ihtiyac�m�z ile uyumsuz olmas� halinde belirir. Süre duygusu da bir hata sinyali olarak olu�ur. Zaman�n bilinçli bir �ekilde dikkatimize tak�ld��� en s�k durum beklemektir. Ancak, hangi durumlarda ne kadar beklenmesi gerekti�i, tüm dünyada ayn� de�il, bu ki�isel öykümüzle oldu�u kadar, kültürel iklimimizle de edindi�imiz bir önkabul. Robert Levine, Zaman�n Co�rafyas�’nda genel olarak sanayile�mi� toplumlar�n zaman� farkl� bir �ekilde piyasada dola��ma sokulabilir bir kaynak olarak gördüklerini belirterek, zaman kültürleri temel olarak ikiye ay�rm��t�r. �öyle yazar : “Bunlar�n ilki olay-zaman�na göre, ikincisiyse saatin soyut zaman�na göre i�ler. �lk durumda insanlar bir olay�n süresini dikkate al�rlar. Bir görü�me ancak daha önceki bir aktivite (örne�in bir sohbet ya da yemek) tamamland���nda gerçekle�ebilir. Tersine, saatin soyut zaman�n� dikkate alan insanlar bir randevuya gitmek için halihaz�rda yapt�klar� �eyi yar�da keserler. Jacques le Goff’un gösterdi�i gibi, ortaça� büyük ticaretin yükseli�i, “rahiplerin zaman�”n�n yerini “tüccarlar�n zaman�”n�n ald���na �ahit olmu�tur. Sanayile�me, ba�ka nedenlerin yan� s�ra, insanlar zamana dakik bir �ekilde uymaya ikna edilebildi�i için ba�ar�l� oldu. Saatler, i� dizilerini verimli biçimde senkronize etmeyi mümkün k�ld�.” ‘Vakit nakittir’ düsturu tüccarlar�n zaman�na dair bir ilke, nakde dönü�türülemeyen vaktin ziyan oldu�unu imliyor. Afrika bilgeli�inin söylemiyle, bütün beyazlar�n birer saati vard�r, ama hiç zamanlar� yoktur. Levine’�n ayr�m�ndaki olay-zaman�n�n, Ahmet Hâ�im’in “Ziyada ba�lay�p ziyada biten, on iki saatlik, k�sa, hafif, ya�anmas� kolay bir gün…” diye tan�mlad��� Müslüman saati ile benzerli�i gözden kaç�r�lacak gibi de�il.
Zaman, s�k�ld���m�zda yahut bir �eyi beklerken ak��kanl��� yitirirken, zevk ald���m�z bir aktivite esnas�nda kanat tak�p uçabilir. Bu yüzden insanlar, bekleme odalar�nda yahut yolculuklarda, bizi sevecenlik ve co�kuyla doldursun diye içimizdeki zaman�n hafif ve gams�z geçi�ine ritim uydurmak ve k�st�r�lm��l�klar�n� unutmak için zevk alacaklar� �eylerle me�gul olmak ister. Baz� hayvanlar�n (farelerin, s�çanlar�n, güvercinlerin ve maymunlar�n) deneme yan�lma yöntemiyle k�sa zaman� ölçmeyi ö�renebildi�i bilinse de görünen o ki içimizdeki bu sarkac�n sal�n�m h�z�yla oynamak, istisnai olarak biz insanlar�n ba�arabilece�i �eylerden biri. Yine de bu ölçüm yetene�i farkl� faktörlere ba�l� olarak ayar�n� yitirebilmektedir. �nsanlar�n, zaman� ölçme becerilerine ili�kin yap�lan deneylerde, kat�l�mc�lar�n herhangi bir �ey yapmadan tecrübe etti�i sürelerin, kendilerine bir görev verilen sürelerden daha uzun oldu�unu varsayd�klar� görülmü�tür; insan�n dikkati da��ld���nda zaman daha k�sa alg�lanmaktad�r. Zaman duygusu, dikkatimizin, belle�in, dü�ünce ve duygular�m�z�n aktifle�me ölçüsüne ba�l� olarak keskinle�ir. Dikkatimiz da��n�k oldu�unda, olaylara ili�kin ald���m�z sinyal periyodu azal�r ve zaman, daha k�sa görünür. Yüksek ate� s�ras�nda fizyolojik saatin h�zlanmas� nedeniyle geçen sürenin daha uzun alg�land���na dair dü�üncesi, Amerikal� fizyolog Hudson Hoagland’�n fiziksel durumlara ba�l� olarak farkl� h�zlarda çal��an bir içsel saate sahip oldu�umuz yönünde bir fikir geli�tirmesine neden olmu�tur. Bir uyaran�n süresi üç saniyeyi a�t���nda, olay farkl� parçalara bölünerek alg�lanmaktad�r, bütünselli�in eksikli�i nedeniyle olaylar�n de�erlendirilmesi için bu durumda k�sa süreli belle�in yard�m�na gerek duyulur. Zaman geçerken yeni �eyler deneyimlemekle birlikte daha önceki �eyleri de unuturuz. Zihinsel mevcudiyetimiz, bilincin bu “zaman penceresi” ile s�k� �ekilde irtibatl�d�r.
Tat, renk, �s� ve koku duygumuz gibi bir zaman duygumuz yoktur. Zaman�, de�i�im ve hareket ölçüsünde alg�lar�z. Fiziksel süreçlerin alg�lanmas�na ve birle�tirilmesine ba�l� olarak öznel bir zaman duygusu geli�ir. Çevreden herhangi bir de�i�im ve hareket duyusu alg�lamad���m�z takdirde öznel zaman duygumuzun ne �ekilde etkilenece�ine ili�kin olarak baz� deneyler yap�lm��t�r. Su tanklar�ndaki yal�t�lm�� ortamda bekletilen denekler, zaman�n gerçekte oldu�undan çok daha yava� geçti�ini dü�ünmü�lerdir. Tecrit tanklar�nda, zaman�n daha yava� geçti�i �eklindeki alg�n�n nedeni dikkat da��tacak hiçbir uyaran�n bulunmamas�d�r. Çevresel uyaranlar d���nda beden zaman� ve beden ritminin de�i�ikli�ine dair alg�lar�m�z da öznel zaman� olu�turmam�zda bize yard�m eder. Bedenin parasempatik sistemin aktive oldu�u rahatlama durumlar�nda ve sempatik sistemin aktive oldu�u uyar�lma durumlarda, zaman farkl� h�zlarda geçer. Ara�t�rmalar, depresyon ve kayg� bozuklu�undan muzdarip hastalar, süreleri genellikle oldu�undan fazla tahmin etme e�ilimdedirler. Yo�un korku uyand�ran durumlarda, sosyal tecrit edilmi�lik hissinin e�lik etti�i durumlarda ve içsel bir sükûnetin söz konusu oldu�u durumlarda da zaman�n genle�ti�i ve sürenin gerçekte oldu�undan fazla alg�land��� ara�t�rmalarda gözlemlenmi�tir. ��te biz de �u anda pandemi zaman�n� böyle tecrübe ediyoruz.
Günlük varolu�umuz, fragmanlarla ilerleyen, her tür tutarl�ktan yoksun, sars�c� bir zaman dizisine dönü�tükçe süre içinde kök salma imkan�m�z berhavâ olmakta, bu durum bizleri anlam öksüzü k�lmaktad�r. Geçmi�in miras�ndan ve gelece�in gayelili�inden– büyük anlat�lardan- kopmu� modern insan, zaman boyutu içinde dü�ünmenin güçlü�ünü duymaktad�r. Zaman�m�z özellikle de dünyay� bundan sonra tüm varl�klar�yla de�il de yaln�zca gözleriyle tan�ma tehlikesi alt�ndaki çocuklar�n zaman�, bu “yitip yutan” ekranlar�n tutsa��d�r. Donmu� bir -arayüz zaman�- içinde te�vik edilen, hemen �imdinin bask�s� alt�nda gittikçe daha h�zl� güncellenen bellek türünün, ki�ili�in kurucu bir an�n� simgeleyen insan belle�i ile hiçbir ortak yan� yoktur. Zaman�n esrimeleriyle kuluçkaya yat�r�lmam�� bir bilinç, kendinde saklanm�� hiçbir vaadi yerine getiremeyecektir.
Pandeminin a��r aksak zaman�n� ekranlarla h�zland�rman�n tela��nday�z. Kendimizi ekranlar�n büyüsünden alarak, bizden daha çok sab�r ve çaba isteyen etkinliklere yönelmemiz laz�m. Ruhumuzu katt���m�z, kendi mayam�zla yo�urdu�umuz zaman. Sosyal medyada o kadar uzun vakit geçiriyoruz ki, oradan edindi�imiz hap gibi konsantre bilgiyle zihinlerimiz korkunç bir doygunlu�a ula��yor. Bu fastfoodla t�k�nmak gibi bir �ey. Fastfood bize yo�un karbonhidrat içeri�iyle acayip bir doygunluk hissi verir, asl�nda onun ad� yemek de�il t�k�nmakt�r. Sosyal medya mecralar�ndan ald���m�z h�zl� ve çok konsantre bilgi de ruhlar�m�z�n üzerinde böyle bir etki yap�yor. Sanki bilmemiz gereken her �eyi biliyormu�uz gibi bir hisse kap�l�yoruz, bir enformasyon a��r� yüklenmesi oluyor. Bu da bizi gerçekten görmemiz gereken önemli ayr�nt�lar�, ele�tirel dü�ünebilme yetene�ini, samanl�kta bulmam�z gereken o i�neyi bulmaktan al�koyuyor. Pandemi zaman�nda, kula��m�z kiri�te, kötü haber bekledi�imiz heyecan ve uyar�lma anlar�n� azaltal�m. Sosyal medyada geçirdi�imiz saatleri k�sal�m az�c�k, bedenimizin yava�l���na ayak uydural�m, perhiz yapal�m. Emek isteyen metinlere, göz ve ka��t aras�nda arac� tan�mayan, bizi do�rudan kat�lmaya, do�rudan dü�ünmeye ça��ran metinlere daha fazla a��rl�k verelim. Bizi pasif izleyici k�lan etkinliklerden vazgeçerek aktif ve üretken k�lacak etkinliklere yönelebiliriz. Pandemi zaman�, bize fabrika ayarlar�m�za geri dönmemiz için bir f�rsat veriyor. Hayat� bugüne kadar çok büyük bir tela� duygusuyla ya��yorduk, oradan oraya ko�turuyorduk; ne oldu �imdi? Ne fark etti? Bir �ey mi eksildi bizden? Ya�am� t�kl�m t�k�� ya�amad���m�z zaman apoletlerimiz mi söküldü? Sadece biraz daha durup dü�ünmek, ruhlar�m�z� dinlendirmek için f�rsat bulmu� olduk.
Baz� gençler, endi�eyle ba� etme konusunda kaç�� stratejilerini devreye sokabilirler. Oyunlara a��r� dü�künlük kaç�� stratejilerinden bir tanesidir. Ki�i kendi endi�esiyle yüzle�mek, onunla ba� etmek yerine hemen ona h�zl� rahatlama sa�layan, dopamin devrelerini uyar�p ona haz veren bir �eye yönelir ve orada kendini rahatlatmaya ba�lar. Ama bu fasit bir dairedir, ne kadar oyun oynarsan�z beyin o kadar�n� ister, o kadar hazza al���r, haz devresini k�rmak o kadar zorla��r. Modern bir evi s�cak bir yuvaya dönü�türecek her �eyi öpüp ba��m�za koymam�z laz�m. Modern ev için ünlü sosyolog Zygmunt Bauman “çok amaçl� e�lence merkezi” diyor, eve girip kap�y� d��ar�ya kapat�yor ve odaya girip kap�y� eve kapat�yoruz; ev aile üyelerinin yan yana ama ayr� ya�ayabildi�i çok amaçl� bir e�lence merkezine dönü�tü. Herkesin önünde bir ekran vard�r, herkes o ekranda kendi e�lencesini ya�amaktad�r. ��te o modern evi, modern aileyi yeniden s�cak bir yuvaya karacak olan �ey bizim kendi bak��lar�m�zda bulaca��m�z emniyet ve s�cakl�kt�r. Bunun için de beraber oyun oynamak, sohbet etmek gibi �eyler yap�labilir. Mesela çocuklar�n�za bugüne kadar hiç anlatmad�klar� bir an�lar�n� anlatmalar�n� söyleyin. Bir hikaye uydurmalar�n� söyleyin. Beraber bir hikayeyi geli�tirdi�iniz, hikaye saatleri düzenleyin. Herkesin yarat�c�l���n� k��k�rtan, içinde durup bekleyen hikaye anlat�c�y� harekete geçiren hikaye saatleri tanzim edin. Böylece bir arada olman�n o s�cakl���n�, samimiyetini, cennetini herkes ya�am�� olsun. Bunlar bir daha ele geçmeyecek f�rsatlar. Yüzy�lda bir geliyor. Bir kuyruklu y�ld�z gibi dünyam�za vurup geçecek – daha s�k olmaz diye temenni edelim, geçmi�te yüz y�lda birdi- bu büyük f�rsat� da mutlaka ruhlar�m�z� birbirine yak�n k�lmak için de�erlendirelim.
Radikal zamanlarda ya��yoruz, radikal belirsizlik zamanlar�nda ben de radikal bir tedavi önerisinde bulunmak istiyorum. Varolu�çu psikiyatrinin bir dü�ünce egzersizini uyarlayabiliriz içinde ya�ad���m�z zorluklara. Kap�n�n d���nda tekinsiz bir dünya var art�k, sokakta virüsler muhtemelen kafileler halinde dola��yorlar, o yüzden mümkünse evde kalmam�z laz�m. Hiç birimizin hastalanmayaca��n�n garantisi yok, hiç birimizin entübe olmayaca��n�n, ventilatöre ba�lanmayaca��n�n garantisi yok. �imdi söyleyece�im biraz can�m�z� yakacak: Sevdiklerimizin, yak�nlar�m�z�n gözüne bakarken onlar� son bir defa görüyormu� gibi bakal�m. Veya biz yar�n entübe olacakm���z ve bir daha onlar� göremeyecekmi�iz gibi. Bu hayat�m�z�n son demiymi� ve son anlar�m�z� ya��yormu� gibi bakal�m. Böylece ya�ad���m�z an� zayi etmeden taçland�ral�m, bereketlendirelim. K�ymet bilelim, k�ymet bulal�m. An� derin ve geni� oyal�m, uzun yekpare �imdide ya�ayal�m. Vaktin çocuklar� olal�m.
‘Dünya harikulade �eylerle dolu, hepsi duyular�m�z�n biraz daha keskinle�mesini bekliyor’ demi� W.B.Yeats. Sabah rüzgar� derimizde hissedilmeyi, uzaktaki çiçeklerin rayihas� koklanmay�, tomurcuklanan a�aç görülmeyi bekliyor. Güzelli�i fark etmek, duyular�n e�itimiyle mümkün. Bunun için de içimizin zaman�n� yeniden olay zaman�na döndürmemiz, do�a olaylar�n�n akt��� yava�l�kta akmay� bilmemiz gerekiyor.
Usul usul.
Kaynak: Mücerret
Deprem su�lar� ve �nlemler Dr. ��retim �yesi Murat Aslan, Kahramanmara� merkezli depremlerin ard�ndan ortaya ��kan deprem su�lar�na ve bunlara m�dahale y�ntemlerine dair bir de�erlendirmeyi AA Analiz i�in kaleme ald�.
Zengezur Koridoru'nun �nemi Zengezur Koridoru'nun hayata ge�irilmesiyle T�rk D�nyas��n�n ticari, lojistik ve siyasi ba�lar� g��lenecek. �ok karma��k bu denklemin en �nemli taraflar�; �ran, Ermenistan, Azerbaycan, Rusya ve T�rkiye.
Zengezur Koridoru'nun �nemi Zengezur Koridoru'nun hayata ge�irilmesiyle T�rk D�nyas��n�n ticari, lojistik ve siyasi ba�lar� g��lenecek. �ok karma��k bu denklemin en �nemli taraflar�; �ran, Ermenistan, Azerbaycan, Rusya ve T�rkiye.
YAZARLAR
Beytullah DEMİRCİOĞLU
Haydut Devlet �fadesi Devam�...
Prof.Dr.Abdullah KAHRAMAN
Covid-19 A��s� �zerinden Medeniyet ve Uygarl�k Fark� Devam�...
Tuğba G�NEY
KAYGI VE TEVEKK�L Devam�...
İdris ŞEKERCİ
28 �UBAT'IN SAHTE MA�DURLARINI DA SAHTE KAHRAMANLARINI DA TANIYORUZ Devam�...
Şahmettin BALAHORLU
�SK�P (SKOPJE) / KUZEY MAKEDONYA Devam�...
Dr.Ali İmran BOSTANCIOĞLU
Be�eri Sermayeden Etkin �stifadeye Dair Devam�...
Muhammet BİNİCİ
BEN�M A�LEM Devam�...
حسين الموسى
وجاء رمضان Devam�...
Arslan ATEŞ
ETE KEM��E HAPSOLMAK Devam�...
Dr. Metanet OĞUZ
�NSAN, �Z DE�ERLER�N� NASIL BEL�RLEMEL�? Devam�...
Dr. Muhammad SAFAR د. محمد صفر
(3) خواطر رمضانية قرآنية Devam�...
Mustafa KASADAR
Ar damar� �atlayanlar�n al�ald�k�a al�almalar� Devam�...
شهم الدين بلاحورلو
اليوم العالم الاسلامي يقف علي حافة الهاوية Devam�...
Dr.Z�lkarneyn VARDAR
CENNET NEREDE? Devam�...
Dr.Hasan Fehmi ��EK
�SRA VE M�RAC Devam�...
Bayram KARA
AMER�KA YAZILARI-3 MASKE-D�N-B�L�M Devam�...
Av. Mustafa KARAKAŞ
Anayasa De�i�ikli�i, Yarg� Tarafs�zl��� Devam�...
FOTO GALER�
Time Alem � 2015 Yasal uyar� : Sitemizdeki t�m yaz�, resim ve haberlerin her hakk� sakl�d�r. �zinsiz ve kaynak g�sterilmeden kullan�lmas� kesinlikle yasakt�r.